1. İlk selüloz makara film 1887 senesinde Newark, New Jerseyli bir piskopaz olan Hannibal Goodwin tarafından geliştirildi.
2. 1891’de Thomas Edison’ın şirketi, ilk sinema kamerası olan Kinetograph’ı sundu ancak playback için bir projektör yapılamadı.
3.Bunun yerine şirket ‘Vitascope’ isimli bir makinenin üretim haklarını aldı. Anlaşmanın şartlarından biri, Edison’ın ürünün yaratıcısı olarak gösterilmesiydi.
4. Edison’ın ilk filmlerinden birinde dansçılar ortaya çıkarken diğerinde İskoçya kraliçesi Mary’nin boynunun kesilmesi sahnesi yer alıyordu. İkincisi ilk korku sahnesi olarak görülebilir.
5. 1908’de uygunsuzluktan şikayet edenler sebebiyle New York şehri tüm Kinetoscope sinema salonlarını kapattırdı.
6. The Jazz Singer’ın yapılmasından 30 sene kadar önce William Kennedy Laurie Dickson, senkronize sesleri olmayan bir film yaptı. Filmde iki adam keman eşliğinde dans ediyordu.
7. Pek çok bilindik film sesleri aslında ses illüzyonlarıdır. Kar? Üzerinde mısır unu bulunan buz parçaları. Uçan kuşar? Etrafa atılan deri eldivenler. Parçalanan kafalar? Donmuş marul parçalarının parçalanması.
8. ‘Walla’, kalabalığın çıkardığı mırıltıyı ifade etmek için kullanılan bir kelimedir ve aslında bu da işitsel bir illüzyondur. Birkaç insanın aynı anda ve arka arkaya ‘walla’ demesi büyük bir gurup insanın konuştuğu izlenimini verir.
9. İlk zamanlarda çıkan renkli film yöntemlerinden biri olan Kinemacolor da bir illüzyondan faydalanmıştır. Kırmızı ve yeşil filtrelere yansıtılan siyah-beyaz filmle seyircilere renkleri algıladıkları izlenimi verildi.
10. Zaman çevrimi bir diğer standart film numarasıdır. On Emir isimli filmde Musa Kızıl Deniz’i ikiye ayırdığında film yapımcıları bir tanka boşalan suyu çektiler ve sonra çektikleri görüntüyü tersten aldılar.
11. ‘Deprem’ isimli filmin galasındaki sarsıcı Sensurround efekti o kadar yoğundu ki bir izleyicinin kaburgası çatladı.
12. Üstelik sinema salonundaki en tehlikeli şey bu bile değildi. Yağlı patlamış mısırların kalorisi 1,600 kaloriydi. Buna diyet kola bile bir şey yapamaz.
13. Çoğu aksiyon filmi yangın numaralarıyla işler ve şaşırtıcı bir biçimde bu numaralar oldukça soğuk geçer. Dublörler ciltlerine soğuk bir yanma geciktirici jel sürer, sonra da aynı ürünün sürüldüğü Nomex iç çamaşırları giyerler.
14. Son kat yanıcı lastik solüsyondur, çünkü lastik solüsyon dumanı, çocuklara asla içlerine çekmemeleri gerektiğini söylediğimiz bir şeydir. Yönetmenler de yanma sahnelerini mümkün olduğunca daha az karede çekmeye çalışır.
15. Mekanik dublörlerin en ünlü olanlarından biri -Jaws’ın köpekbalığı- ilk başta oldukça inatçıydı. Hidrolikleri tuzlu suda çürüyünce Stephen Spielberg köpekbalığının bakış açısından birkaç sahneyle asıl sahneleri değiştirmek durumunda kaldı.
16. IMAX formatı, Kanadalı dört genç film manyağı tarafından geliştirildi. Dördü, potansiyel Japon yatırımcıları etkileyebilmek için havalı bir ofis yaptırdı. Bu fikirleri işe yaradı da. Girişimi Fuji Bank destekledi.
17. Daha sonra bu Kanadalılar 35 mm formatından 10 kat büyük bir film çekebilecek sistemi yaratmaya çalıştılar.
18. Bir IMAX projektörün ağırlığı erkek bir hipopotamınki kadardır ve 5 milyon dolar eder. Işığı öyle parlaktır ki yukarı doğru tutulursa Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar tarafından görülebilir.
19. Apollo 13, Armageddon ve 80 Günde Devr-i Alem, NASA’nın Uzay İstasyonu’nda bulunduruğu filmler arasındadır.
20. ‘So I Married an Axe Murderer’ da bu filmlerin arasında.