Kimdir: Şair, Yazar
Doğum: 1902
Ölüm: 1963
Nazım Hikmet
1902 yılında Selanik’te doğdu. Babası Matbuat müdürlerinden Hikmet Nazım Bey, annesi Celile Hanım’dır. İlk öğrenimini Göztepe Taşmektepte tamamladı. Galatasaray Sultanisi ve Nişantaşı Numune Mektebi Ni de tamamladıktan sonra Bahriye Mektebine girdi. 1918 yılında mezun oldu. Donanmaya katıldı. Ancak rahatsızlığı nedeniyle askerlikten ayrıldı. 1921 yılında Milli Mücadeleye destek olmak için Vala Nurettin Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz’le Anadolu’.ya geçti.
Bolu’da ‘bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Batum yoluyla Moskova’ya gitti. Burada Moskova Doğu Üniversitesinde ekonomi ve toplum bilim okudu. 1924 yılında Türkiye’ye döndü. Aydınlık dergisinde çıkan şiirlerinden dolayı gıyabi tutuklama kararı çıktığını öğrenince tekrar Rusya’ya gitti. Af yasası çıkınca Türkiye’ye tekrar döndü ve bir süre Hopa cezaevinde kaldı. 1928 yılında hapisten çıkınca İstanbul’a yerleşti. Geçimini kalemiyle sağlamaya çalıştı. İlk şiirlerini ve oyunlarını yayınlamaya başladı. Bir ara tekrar cezaevine girdi. 1933 yılında ilan edilen genel aftan yararlanarak hapisten çıktı.
1933 -1938 yılları arasında Orhan Selim takma adıyla Akşam, Son Posta ve Tan gazetelerinde yazılar yazdı. Geçimini yazılarıyla sağladı. 29 Mart 1938 tarihinde yine yazdığı yazılarından dolayı Harp Okulu ve Donanma Komutanlıkları Askeri Mahkemelerinin aldığı kararlarla 28 yıla mahkum edildi. 1950 yılına kadar İstanbul, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. İlan edilen af yasasından yararlanması için aydınların başlattığı kampanya sonuç verince tahliye edildi. Kısa bir süre sonra askere alınması için sağlam raporu verilince 1951′ de Romanya kanalıyla Moskova’ya gitti. Aynı yıl vatandaşlıktan çıkarıldı. Polonya vatandaşlığına geçerek ölünceye kadar Moskova’da kaldı. Moskova’da öldü ve orada defnedildi.
Nazım Hikmet ilk şiirlerini hece ölçüsüyle yazar ve bu şiirler Yeni Mecmua, Alemdar, Ümit, I. Kitap, II. Kitap ve Yeni Gün gibi dergi ve gazetelerde yayımlanır. 1921 yılında Moskova’ya gidince burada devrimci Rus şiiriyle tanışır. Eski şiir anlayışını terk eder. Serbest nazımla ilk defa Moskova’da “Açların Gözbebekleri” isimli şiirini yazar. Türkiye’ye dönünce Aydınlık dergisinde yazdığı şiirlerinde ölçülü, dizeli şiir anlayışını terk eder.
Bundan sonra Türkiye’de sosyalist gerçekçi sanat anlayışının en güçlü temsilcisi olarak hareket eder. Siyası bir ideolojinin, bir kavganın şairi olarak kabul edilen “Nazım Hikmet, şiirlerini yazdığı zaman kullandığı dil ve üslubun yanında konularıyla da dikkati çeker. Komünizmin propagandasını yapan bu coşkun mizaçlı şairin, tesirli bir üslubu vardır. Nadiren de aile ve aşk duygularının işlendiği lirik şiirlerine rağmen, onun asıl tesiri propaganda mahiyetindeki şiirleriyle olmuştur.
Sanatı coşkulu, yüksek sesli bir orkestraya benzeten Nazım Hikmet’in sanat anlayışı sadece 1930’lu yılların sanatçılarını etkilemiş, 1960 sonrası kuşağı da etkilemiştir.
Peyami Safa’ya göre Nazım Hikmet’in sanat anlayışı, ne bir fantezi heveslisi, ne bir garip perest ve ne de bir moda müptelası bir edebiyat züppe nin eseridir. Onun sanat malzemesi eski insanlıktan alındığı halde yeni ve özgün bir teknikle yeniden inşa edilen bir yapıttır.
Şükran Kurdakul, Nazım Hikmet’in 1928′den sonraki sanat anlayışını genel hatlarıyla üç döneme ayırır: A-1929-1936 arası. B 1938-1950 arası. C -1950 sonrası sanat anlayışı.
“Nazım Hikmet 1929 1936 yıllarında birkaç kez uzun süren tutuklu olarak yargılanmasına karşın 835 Satır şiir kitabından sonra dokuz şiir kitabı yayımlar: Jokond ile Sİ-YA-U (1929), Varan 3 (1930), 1+1 =1 (Nail V.Çakırhan ile 930), Sesini Kaybeden Şehir (1931), Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932), Gece Gelen Telgraf (1932), Taranta Babu’ya’ Mektuplar (1935), Portreler (1935), Simayna Kadısı Oğlu Bedreddin Destanı (1936). Bu yapıtlarda dikkati çeken birincil özellikler; 1- kendi yaşamına, doğaya, hapisliklerine, topluma, savaşımına bağlı duyarlıklar, 2-yergiler, 3- tarihsel gerçeklere yeni yorumlar getirmesi.
“Nazım Hikmet’in 1929-1936 yıllarında çıkan yapıtlarındaki şiirlerde kendi yaşam serüvenine bağlı duyarlıklar da dünya görüşünün belirlediği coşkunlardan soyutlanamaz. Nazım Hikmet şiirlerinde daima savaş halindedir. Bu savaşımın yarattığı gerilim, sevme-sevmeme, dost-düşman, korkaklık-yiğitlik, yaşanan zaman gelecek, aydınlık-karanlık, yararlı- yararsız, karşılıklarını da beraberinde getirmiştir.”
Nazım Hikmet, maddeci dünya görüşünü kabul ettikten sonra bu felsefi anlayışa karşı olan sanatçı ve aydınları alaya alan yazılar yazmaktan da geri durmaz. Nazım Hikmet 1937 yılında Her Ay dergisinde 1929-1936 yılları arasında savunduğu toplumcu gerçekçi şiir anlayışında aşırıya kaçtığını. birçok şiirinin bu nedenle de propaganda havasında yazıldığını, sanatını, propaganda edasına bundan sonraki yapıtlarında mahkum etmeyeceğini anlatır.
Nazım Hikmet’in 1938 -1950 yılları arasında yazdığı yapıtlarında; “1- kendisi ile yaşadığı çevrenin önemli saydığı özelliklerini vurgularken “ben”, “onlar”, ve “biz”in simgelediği insansal durumda kendi bireyselliğine özgü dalgalanmaları yansıtan şiirler,2- toplumsal duyarlılıklarım işlendiği şiirler, 3-destanlardır. Bu dönem şiirlerinde bireyselliğe özgü dalgalanmalar, görüşme günü sevinci, hapishanede yaşanan günlük olaylar, sevdiklerinden ayrılmanın hüzünleri, hapishane avlusunda atılan voltalar ele geçen bir fotoğraf, bir gazete, bir kitabın uyandırdığı duygular vb. unsurlar işlenir.
Nazım Hikmet, uzun süren hapis hayatından önce yazdığı birçok şiirinde manzum hikaye tekniğini kullanır aynı tekniği 19381950′li hapis yıllarının ürünü olan birçok şiirinde de uygular. “Kuvayi Milliye Destanı” şiiri bu türde güzel bir şiirdir.
1950’den sonra Moskova’ya giden Nazım Hikmet’in 1950-1963 yılları arasında yazdığı şiirlerinde memleket özlemi, barış, ölüm, aşk ve kentler en çok işlenen temalar dır. Birçok şiirde de bu temalar iç içe kaynaşmış bir şekilde işlenir. Nazım Hikmet’in bu dönem şiirlerinde anlattığı, etkilerini şiirleştirdiği kentler; İstanbul, Moskova, Paris, Sofya, Roma, Prag ve Bakü’dür. Ölüm temalı şiirlerde ahiret inancını yitirmiştir ve ölüm sonrasına inanmaz.
Nazım Hikmet Türk edebiyatında velud sayılabilecek kadar şiir yazmış bir sanatçıdır.
Nazım Hikmet Eserleri
Şiir Kitapları: Jokond ile Sİ-YA-U (1929); 835 Satır (1929),Varan 3 (1930), 1+1 =1 (Nail V.Çakırhan ile 930), Sesini Kaybeden Şehir (1931), Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932), Gece Gelen Telgraf (1932), Taranm Babu’ya Mektuplar (1935), Portreler (1935), Simavna Kadısı Oğlu Bedreddin Destanı (1936). Kurtuluş Savaşı Destanı (1965), Memleketimden İnsan Manzaraları (1966), Saat 21-22 Şiirleri (1965), Dört Hapishaneden (1966), Rubailer (1966).
Oyunları: Kafatası (1932), Bir Ölü Evi Yahut Merhumun Hanesi (1932), Unutulan Adam (1934), Ferhat İle Şirin (1965) En İyi (1965), İnek (1965), Sabahat (1966), Ocak Başında Yolcu (1966), Yusuf ile Menofis (1967), Demokles’in Kılıcı (1974).
Roman: Kan Konuşmaz (1965), Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (1967).
Fıkra: İt Ürür Kervan Yürür(1936), Milli Gurur (1936),
Mektuplar: Kemal Tahir’ e Hapishaneden Mektuplar (1968), Oğlum Canım Evladım Memedim (1968), Va-nulara Mektuplar (1970), Nazım ile Piraye (1977).