Cenap Şahabettin Kimdir? Cenap Şahabettin ve Eserleri

Cenap Şahabettin Kimdir
Cenap Şahabettin

1870 yılında Manastır’da doğan yazar, 1934 yılında hayata veda etmiştir. Babasını Plevne savaşında kaybetmiş daha sonra da annesiyle birlikte İstanbul’a yerleşmiştir. Burada Gülhane Askerî Rüşdiye­si’nde, Tıbbiye idadisinde ve Askerî Tıbbiye’de eğitimler almıştır.

Yazar doktor yüzbaşısı olarak tıbbiyeyi bitirdikten sonra cilt hastalıkları alnında uzmanlaşması için Paris’e gönderilmiş 1890’dan 1893’e kadar orada eğitim almış, bu esnada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Ülkesine döndüğünde Mersin, Rodos ve Cidde’de Karantina hekimliği ve sıhhıye müfettişiliği yaparak 1914 yılında emekliliğe ayrılmıştır.

“Cenap Şehabettin”  Edebi Kişiliği

Türk şairlerine sembolizmi ve parnasizmi öğreterek “Sanat, sanat içindir”  anlayışı tarzında şiirler yazmıştır. Cenap Şehabettin henüz öğrenciyken yazdığı şiirleri Muallim Naci’nin idare ettiği Saâdet Gazetesinde (1885) ve daha sonra Gülşen dergisinde(1886) yayımlanmıştır. Yani yazar daha 15 yaşında iken gazete ve dergilerde yayımlanabilecek şiirler yazıyordu. İlk zamanlar Muallim Naci’nin tesirinde kalarak Divan Edebiyatı tarzı şiirler yazıyordu.

Ancak ilerleyen yıllarda Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’ı tanıdı. Onlardan etkilenerek Batı tarzı şiirler yönelmeye başladı. Bu şiirleri Servet-i Fünun dergisinde yayımlanmaya başladı. Daha sonra bu alanda çok başarılı oldu ki Servet-i Fünun dergisinin Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil ile birlikte en önde gelen üç isimden birisi olmuştur.  Cenap Şehabettin’in yaşadığı yıllar edebiyatımızda gelenekçi ve yenilikçi kavgasının en şiddetli olduğu yıllardı. O Fransız Edebiyatını tanımanın da etkisiyle koyu bir yenilikçi şiir savunucusuydu.

Bu yüzden gelenekçi şairler en çok ona saldırırlardı. Cenap Şehabettin’i farklı kılan bir başka özelliği ise mensubu bulunduğu Servet-i Fünun hareketinin diğer yazarlarına göre şiirlerinde toplumsallığı değil de bireyselciliği tercih etmesi oldu.  Aslında bu anlamda Cenap Şehabeti’in şairliği nev-i şahsına münhasırdır. Çünkü gelenekçileri şekil olarak benimsemiyor, yeni bir tarza yöneliyor; ama öte taraftan da yenilikçilerin işlediği konuları işlemeyerek, bireysel konulara yöneliyor.

Edebiyatımızda Cenap şehabettin’e farklı bir yer edindiren bir başka özelliği de onun şiiri musiki olarak görmesiydi. Şiirlerinde kullandığı “Sâât-i semenfâm”, “çeng-i müzehhep”, “nay-i zümürrüt gibi deyimler sanat dünyasında büyük bir şaşkınlık yaratmış ve tartışmalara yol açmıştır. Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı tasarladı ve bunun savunucusu oldu. Bunun için de eserlerinde ahenge ve müzikaliteye çok önem vermiştir.

“Cenap Şeahbettin” Eserleri

 Şiir

Tâmât (1887)

Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra)

Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra)

Terâne-i Mehtap

Tiyatro

Körebe (1917)

Küçük Beyler

Yalan

Düzyazı

Hac Yolunda (1909) (Cidde’de görevlendirildiği vakit edindiği tecrübeleri anlatır.)

Evrak-ı Eyyam (1915)

Afak-ı Irak (1917)

Avrupa Mektupları (1919)

Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918)

Vilyam Şekispiyer(1932) (Cenap’ın son eseri olan bu kitapta Shakespeare hakkında geniş ve detaylı bir inceleme yapılmıştır. Hayatı, ahlakı ve fikirleri ele alınmıştır. O zamana kadar Shakespeare hakkında  böylesine detaylı bir değerlendirme yapılmamıştır.

Tiryaki sözleri (ÖZDEYİŞLER)

Suriye Mektupları

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz