
Günümüzde kadınlar, gerek ekonomik zorunluluklardan dolayı aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla, gerekse yaşam standartlarını yükseltmek, meslek sevgisi, toplumda saygınlık kazanmak, çevre edinmek, yeni insanlar tanımak ve eşinin yanında konumunu yükseltmek gibi bir dizi psikolojik nedenlerle çalışma hayatında yerlerini almışlardır.
Ülkemizde çalışan kadınların büyük bir çoğunluğu ekonomik zorunluluklar nedeniyle; aile geçindirmek veya aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmaktadır. Yaşam standardını yükseltmek veya eğitim gördüğü bir alanda uzman olduğu için çalışanların oranı ise oldukça azdır Kadının çalışması beraberinde bazı sıkıntılar da getirmektedir.
Özellikle kadının evli ve çocuk sahibi olduğu hallerde bu durum daha da zorlaşmaktadır. Bu zorlukların başında; annenin olmadığı saatlerde çocuğun bakımı, işinden yorgun ve gergin gelen annenin çocuğuna yeterince zaman ayıramaması ve onunla sağlıklı bir iletişim kuramaması gelmektedir.
Annenin çalışması çocuk açısından sakıncalı mıdır, değil midir?
Sorusuna genel bir cevap vermek mümkün değildir, çünkü verilecek cevap duruma göre değişir. Annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkiler bazı faktörlere bağlıdır. Bu faktörler; annenin işi, çalışma nedenleri, çalışma koşulları, annenin eğitim düzeyi, anne -çocuk iletişimi, aile içi ilişkiler, annenin yokluğunda çocuğa bakanın özellikleri, sağladığı bakımın uygun ve devamlı oluşu, nihayet çocuğun hangi gelişim basamağında bulunduğu, kısaca çocuğun yaşı gibi…
Yaş, üzerinde önemle durulması gereken faktörlerden biridir. Koşullar ne olursa olsun, annenin çalışması 0–3 yaş çocuğu ile 3–6 yaş çocuğunu farklı etkileyeceği gibi, okul çocuğu ile ergeni de farklı etkileyecektir. Çalışan kadın ve çocuk konusunda ülkemizde yapılan araştırmalar, tutarlı sonuçlara ulaşamamışlardır.
Gerek uygulanan yöntem, gerekse uygulamanın yapıldığı grubun sayısal büyüklüğü ve temsil gücü açısından elde edilen sonuçları genellemek güçtür. Bu konuda yapılan bazı araştırma bulguları, çalışan annelerin çocuklarında, annesi çalışmayan çocuklara göre bazı davranış sorunlarının daha fazla olduğunu gösterirken, bazıları ise tersine; annesi çalışan çocukların sosyal gelişimlerinin annesi çalışmayan çocuklara kıyasla çok daha üstün olduğunu ortaya koymuştur.
Araştırmalar çocuğun kişilik gelişimi üzerinde annenin çalışıp çalışmamasının değil, ancak anne babanın çocuk yetiştirme tutumlarının etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü çalışan annelerin eğitim düzeyi, çalışmayanlara göre daha yüksek ve kendini geliştirme çabası ve bilinçlenme düzeyi daha yeterlidir. Bu açıdan da annenin çalışmasının çocuğuna ilişkin doğru yaklaşımları benimsemesi, daha sağlıklı bir ortam yaratmasını yor dayıcı bir değişken olduğu söylenebilir.
Suçluluk Duygusu
Çalışan anne ve çocuk arasındaki en önde gelen problemlerden biri, annenin çalışması sebebiyle suçluluk duygusu içinde, çocuğuna dengeli bir yaklaşımda olmayıp, aşırı hoşgörülü davranması ya da her gece iş dönüşü bazı armağanlarla eve gelmesidir. Anne öncelikle bu suçluluk duygusundan kurtulmalıdır.
Çalışmayan çok sayıda anne de zamanlarının tümünü çocuklarına verememekte, ev içi ve ev dışı işleri, bunu büyük ölçüde engellemektedir. Ayrıca, annenin çalışması, onun üretken olmasına, diplomasını değerlendirmesine fırsat veren ve ruh sağlığı açısından önemli bir faaliyettir. Önemli olan, annenin evde bulunduğu süreyi iyi değerlendirmesi, bu zaman içinde çocuğuyla bütünleşmesi, ilgilenmesi, oyun oynayabilmesidir.
Hafta sonlarını yoğun bir ev işi faaliyetiyle geçirmek yerine, çocuğunu tiyatroya, sinemaya, çocuk bahçesine, akranı olan arkadaşlarına götüren ve ev işiyle meşgulken dahi çocuğunu yanında tutan anne, görevini yapan annedir. Bu durumda çocuk, annesine yeterince doymasa bile; ona güvenir, ilgilendiğini ve sevdiğini görür.
Bu konu ile ilgili yapılmış olan araştırma sonuçlarına bakacak olursak;
Çocukla geçirilen sürenin uzunluğu değil, kalitesi önemlidir. Yani, gerçekten annenin evde kaldığı süre çocuğu ile birlikte, onunla oynayarak, ilgilenerek sağlıklı etkileşime girerek geçirilmiyorsa olumlu hanesine yazılabilecek bir puan kazandırmıyor annelere
Annenin çocuk ile birlikte geçirdiği süre arttıkça kalitesi azalmakta. Yani anne “bunalmakta”. Bu yüzden ev hanımları çocukları ile birlikte aynı mekanda olsalar da onlarla pek birlikte vakit geçirmeye katlanamıyorlar. Çalışan anneler ise genellikle çocukları ile yeterince vakit geçiremediklerinden yakınırlar. Oysa bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, anne babası çalışan çocukların %85-90’ı böyle bir durumdan şikayetçi değil. Diğer bir ifade ile çalışan anne babaya sahip çocukları sadece %10-15’i anne babaları ile daha fazla vakit geçirmek istediğini söylüyor.
Bakıcı
Çalışma yaşamına dönmek isteyen bir annenin bebeğinin bakımı için başvurabileceği ikinci çözümse, güvenilir bir bakıcı bulmaktır. Anne babalar çocuğun birlikte olacağı bakıcıyı yeterince tanımaya çalışmalıdır. Öncelikle iyi bir referansa sahip olup olmadığına bakmak gereklidir.
Çocuğa bakacak dadının, mümkünse, kendisinin de anne olması tercih edilir.
Evli olup, bir aile hayatı sürdüren bakıcının düzenli yaşama alışkanlıklarına sahip olması ona olan güveni artıracak nedenlerden biridir.
Bir bakıcıda aranması gereken en önemli niteliklerden bazıları; temiz, düzenli, güler yüzlü ve sorumluluk sahibi olmasıdır.
Bir dadıya güvenebilmek ve emin olarak ona çocuğu emanet edebilmek için ilk görüşmeyi onun evinde yapmak ve onu kendi ev ortamında görmek anneye bir fikir verebilir.
Bakıcıyla beraber çalışmaya karar vermeden önce en az iki hafta (tercihen bir ay) kadar bir süre boyunca ona çocuğun bakımında refakat edip, davranışlarını gözlemlemek yerinde bir uygulama olur.
Daha sonra anne tekrar çalışmaya başladığında çocuğun davranışlarını iyi gözlenmeli ve bakıcı ile çocuk arasındaki etkileşimin yolunda gidip gitmediğine ilişkin ipuçları değerlendirilmelidir.