Çocuğunuzun Mantığını Anlayabiliyor Musunuz?

Çocuklarda; Üç ve altıncı yaşlar arasında işlevsel olmayan kendine özgün bir mantık gelişir.

Bu Mantık Sezgiseldir

Örneğin, objeleri işe ya­radıkları şekilde algılar. Bisikleti tarif ederken ‘binilen şey’, toprakta bir çukur için ‘kazılan şey’ der. Aynı ob­jeyi farklı mekanlarda, farklı obje imiş gibi algılar. Buz­dolabındaki süt başka, biberondaki süt başkadır. Aç­lıktan ölse, buzdolabındaki sütü içmeyi düşünemez. Ona göre bir kerede üst üste duran 10 tabağı yanlış­lıkla kıran bir çocuk, bilerek bir tabak kırandan daha suçludur. Bardağın masadan düşüp kırılabileceğini düşünemez. Ne yer çekimi kanununu bilir, ne de sert silikonun sert zemine vurunca kırılacağını.

Anlatsanız anlamaz, çünkü anlatmak soyuttur, o ise tamamen somut olayları algılayabilir. Deyimlerle ve mecaz anlamlarla hiç işi yoktur. ‘Delikanlı’ deseniz, ‘alnı delik bir insan’ hayal eder.

Aşı yapmadan önce uzun uzun aşının faydaların­dan vs bahsetmek onun tarafından algılanamaz. Oy­sa bir bez bebeğe, plastik bir enjektörle aşı yapma taklidi yapsanız, o hemen ne demek istediğinizi anla­yacaktır.

Cansız Objelere Canlı İmiş Gibi Davranır

Bar­dak elinden düşüp kırılsa, aynı şekilde düşen bir ikin­ci bardağın da kırılabileceği yorumunu yapamaz. An­latsanız bunu da anlayamaz, çünkü bir kuralı diğerine adapte edici iki öğeli basit mantık henüz gelişmemiş­tir. Sadece onun elinden düşürdüğü bardak kırılmış­tır. Ona göre bu, o bardağa özgü bir durumdur. Belki de bardak yorgundur, üzgündür vs. Çünkü ona göre bardak canlıdır.

Eğer bardağı düşürmüş ve bardak kırılmışsa, za­vallı bardak mutlaka ya hastadır, ya da işte ona ben­zer bir şeydir. Annesinin “Bir daha bardağını masanın kenarına koyarsan, yine düşürür, kırarsın.” mantığını algılaması mümkün değildir.

Bu gerçeği bilen bir annenin, ikinci kez bardağını masa kenarına koyduğu için kıran çocuğuna, bağırıp çağırması da mümkün değildir. Oysa, çocuğunun mantık gelişme aşamalarını bilmeyen bir anne cephe­sinde, bu olay;

Ben sana dememişmiydiiiiim!… çığlıkları ile nihayetlenir. Çocuk cephesinde ise;

Kesinlikle bu bardak üzerindeki ördek resminden düşmüştür. Gibi işlevsel olmayan özgün bir man­tıktan ibarettir.

Bu Dönemde Çocuğa Göre Peşpeşe Olan Olay­lar Mutlaka Sebep-Sonuç İlişkisi İçindedir

İki olay peş­peşe, ya da birlikte gelişmişse mutlaka aralarında so­mut bir ilişki kurar; Annesi kaldırımdan, babası araba yolundan yürümüşse, onun için ‘tüm anneler kaldı­rımdan, tüm babalar araba yolundan yürür’ olur. An­neanne şeker veriyorsa, şeker ile anneanne arasında mutlaka bir ilişki kurulur. Örneğin, nerede şeker gör­se, o mutlaka anneannenindir.

– Arabaya binerken 3 yaşındaki kızımın eline 2-3tane şam fıstık tutuşturdum. Az sonra uyuya kaldı. Eve vardığımızda onu usulcacık uyandırdım. Uykulu gözlerle avucunda sıkı sıkı tuttuğu 2 adet şam fıstığı­na bakarak “Bu fıstıklar da çok uyku getiriyor, canım.” dediğini anımsıyorum. İlkokul 3. sınıfa kadar uyku ge­tiriyor diye fıstık yemeği reddetti.

Ceza Ya da Ödül Anında Gelmezse, Bunlara Sebep Olan Davranış İle Bağlantı Kuramaz

Anında ce­za ve ödül bekler. Suç ile ceza arasına ya da takdir ile ödül arasına soyut ‘zaman’ faktörünü sokmayın. Onun için kavranabilir olan iki olayın yanyana cere­yan etmesidir. Oysa bizler daha önceki suçlarını sıra­layarak cezalandırmayı yeğleriz. Bu şekilde, kendi vicdanımızı yaralayan cezanın, haklılık kazanacağını sanırız.

‘Sen şimdi eskilerden başlarsın.’ diye tartışmala­rımıza başlardı eşim. Bence, o da benim yaptığım ‘eskilerden başlama huyumu’ tekrar ederek bizzat kendisi eskilerden başlıyordu. Çok kere esas tartışma kunusunu unutup, bu cümleye yöneltmişimdir öfkemi.

‘Böyle yaparsan sana ceza veririm.’ deyip deyip suçlarını biriktirmeyin.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz