Dünya sinemasından milyonlarca film geçmiştir. Ama elbette ki bunlardan bazıları vardır hiçbirimizin aklından çıkmaz hatta televizyonda rast geldiğimizde bile tekrar tekrar izleriz. Bu yazımda o filmlerden en çok aklımızda kalanlarına değineceğim.
Yeşil Yol
İlk önce Yeşil Yol’a değinmek istiyorum. Yeşil yol filmine şüphesiz ki hepimiz bir şekilde rast gelmişizdir. Stephan King‘in müthiş eseri, Tom Hanks ve Micheal Clarke Duncan’ın efsanevi oyunculuğuyla taçlandırılmıştır. Film müthiş bir şekilde işlenmiştir. Sadece bir hapishanede geçmesine rağmen, insanlarda inanılmaz bir etki bırakmıştır. Şüphesiz ki bunun nedeni usta cast ekibi ve kameranın arkasındaki emektarlardır.
Görsel efekt yok, pahalı mekanlar yok, aksiyon yok; ama duygu var, hümanizm var, çaresizlik var. Günümüz filmlerine bakıyoruz inanılmaz bütçeler , inanılmaz efektler var ama filmler bir Yeşil Yol etkisi göstermiyor. Yani günümüz filmlerinde senaryodan çok teknolojiye önem veriliyor, bu da filmlerin kalitesini epey oranda düşürüyor.
Esaretin Bedeli
İkinci film ise; Esaretin Bedeli’dir. İmdb’de liderliği yıllardır kimseye kaptırmayan bu film tüm insanlara adeta ders verir niteliktedir. Morgan Freeman gibi bir efsanenin yer aldığı bu filmde de Stephan King’in payı vardır. Masumiyet ve geç gelen adalet temasının öne çıktığı bu mükemmel yapıt da bu iki tema tek kelimeyle mükemmel vurgulanmıştır
Elbette ki Tim Robbins’in payınıda unutmak büyük haksızlık olur. Yeşil Yol ile birçok ortak noktası olan Esaretin Bedeli de hapishanede geçmektedir ve yine haksızlığa uğrayan birisi bu filmde de karşımıza çıkmıştır. Kişisel gelişim açısından adeta bir başyapıt olan Esaretin Bedelini izlemeyen herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Zira nereden bakarsak bakalım 10 yıldır böyle efsanevi bir yapıt sinemalarda karşımıza çıkmamıştır ve çıkmayacağınıda düşünüyorum.
The Godfather
Son filmim herkesin kesinlikle izlediğini düşündüğüm en azından repliklerini hafızalarından silinmeyen bir film olan The Godafather’dır. Don Corleone rolüyle dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sinema aktörlerinden biri olan Marlom Brando rolünün hakkını kat kat fazlasıyla veren bir performans izletmiş rolü adeta yaşamıştır. Al Pacino’nun çıraklık filmlerinden olan The Godfather’da aile sevgisi, birlik beraberlik , ihanet,zeka, dram kısaca bir filmde vurgulanması gereken tüm kavramlar vurgulanmıştır. Film özellikle replikleriyle , üzerinden yıllar geçse bile hala etkisini göstermektedir
Bir mafya babasının, iç yaşantısındaki fırtınalara ve ailesiyle olan bağını öne çıkaran film her babanın nasıl olursa olsun ailesini sahiplenmesi gerektiği düşüncesini ve erdemini aşılamaya çalışmıştır. Yazımın başında bahsettiğim gibi senaryosuyla adeta izleyici büyleyen bir yapıdadır. Bu ve bunun gibi filmlere maalesef 21. yüzyılda rastlamak güçtür. Son olarak özetlersek, acaba teknolojinin bu kadar gelişmesi sinema sektörünü biraz kısır döngüye sokmuştur desek yanlış bir ifade kullanmış olur muyuz.