Falih Rıfkı Atay – Zeytindağı Özeti

zeytindağı özeti

Özet;

Olaylar Filistin ve Hicaz bölgesinde geçmektedir. Zeytindağı da Kudüs’te bir dağın adıdır. Yazar, bir imparatorluğun çöküşü sırasında sahip olduğu coğrafyanın barındırdığı insanların kültür, dil, ekonomik ve sosyal yaşamlarının ne gibi roller oynadığını da tespit ediyor. Özellikle Osmanlı Devleti’nin Arapları Osmanlılaştırma politikasının başarılı olup olmadığını gözler önüne seriyor. Osmanlı Devleti’nin ümmetçilik fikri ile hareket ettiği bu coğrafyada yazarın tespitine göre ; “Osmanlı Devleti ücretsiz tarla ve sokak bekçisidir. Bu kıtaları ne sömürüleştirmiş ne de vatanlaştırmıştır.

” Aynı zamanda Arap topraklarındaki milletlerin etkilendikleri Batılı devletlerin de adını veren yazara göre Kudüs’te ya da Filistin’de Hıristiyanlık diye bir mesele yoktur. Kudüs’ün hıristiyanlığı Ortadoks Petersburg, Protestan Berlin, Dinsiz Paris, Katolik Roma , Anglikan Londra’nın politik meselesidir. Kudüs’ün asıl meselesi Yahudi-Arap meselesidir yani bir avuç Yahudi ve 600 binArap vardır.

Yazar, “Yeşil koruların ve zengin villaların mutlu görünüşü altında Suriye’nin açlığını” görür. “Atılmış portakal kabukları üstüne üşüşen şiş karınlı çocuklar, ekmek artığı kemiren iskelet kadınlar ” ilk defa cephe gerisindeki yoksulluğu gözler önüne serer. Ona göre “…bir tarafı alabildiğine deniz, bir tarafı alabildiğine çöl, ikisi arasında var olan ordu Halep’i, Hama’yı, Humus’u, Gerek ve Havran’ı yiyor; buğday yetiştirmeyen Lübnan ve Beyrut aç, Kudüs yarı aç…”kalıyor. Medayin Salih İstasyonu’nda Ermeni garson ve büfe vagonu bırakılır çünkü Medine’ye Hıristiyanların girmesi yasaktır. Buradaki türbenin kapı anahtarı uzun boylu Habeşler tarafından saklanmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin Arap kabileleri ile yaptığı ticari ilişkilerde Osmanlı kağıt paralarının kullanılmadığı, Osmanlı’nın tüm alışverişlerini altınlarla yapmak zorunda kaldığı söylenmektedir. Bu coğrafyasındaki toplulukların hangi milletleri sevdiğini yazar şöyle sıralamaktadır: Lübnanlı Hıristiyanlar Fransız dostu, Hıristiyanları sevmedikleri için müslümanlar İngiliz taraftarıdır. Beyrut Arapları Fransa, Ortadoksları ise Rus taraftarıdır. Ayrıca İttihat ve Terakki’nin Arnavut, Ermeni, Rum tüm azınlıkların milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerine aşırı baskıcı davranmalarının Osmanlı’ya düşmanlıkta etkili olduğu belirtilmektedir.

Suriye’de hıristiyanlık, müslümanlık; Filistin’de Araplık, Yahudilik; Hicaz’da şeriflik ve Vehabilik meseleleri Türk-Arap meselesinden yoğun durumdadır. Bu da Osmanlı’nın bu bölgedeki güçsüzlüğünü ortaya koyar. Lübnan’da bağımsız halde yaşayan Maruniler’in İslam düşmanı olmasına karşın önceleri Osmanlı’nın direktiflerini yerine getirmişler ancak zamanla Maruniler’in içindeki cihatçı sınıf tarafından müslümanlar katledilmişlerdir. Buna örnek olarak yazar, dört yıl önceki otuz iki bin bin müslüman nüfusun bulunduğu dönemde 8 bine düştüğünü söylemektedir.

Filistin’deki siyonistlerin adete ayrı bir hükümet gibi davranıp kendilerine ait bayrak ve postaları olduğu ve mektuplarına kendi pullarını yapıştırdıkları yazarın sunduğu bilgilerdendir. Avrupa devletlerinin Suriye, Filistin, Hicaz işlerini Osmanlılar kadar bilmediğini söyleyen yazar Osmanlı Devleti’ni “Trakya’dan Erzurum’a doğru koca gövdesinş yan yatırmış; memelerini sömürge ve miliyetlerin ağzına teslim etmiş sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal”a benzetmektedir. 4.Ordu Komutanı Cemal Paşa’yı da Mısır’a çıktığında Kudüs’te, Lübnan’da, Şam’da, Beyrut’ta ve Halep’te işgal ordusu komutanına benzetiyor. Osmanlı’nın bu bölgedeki imar faaliyetleri üzerinde de durulur.

Arabistan ve Irak çöllerinde yaşayan yarı bağımsız şeyhlikler ve emirlikler çadır devleti olarak tanımlanmış, bu çadır devletlerin her ne kadar taraflı davransalar bile Osmanlı’nın para ve hediyelerle bu bölgede işlerini yürütebildiği yazan kişi tarafından belirtilmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz