
“Yeni Doğan ya Anne Yanında Yada Anneyle Temas Edebilecek Yakınlıkta Bir Beşikte Yatmalıdır”.
Çocuk anne bağlanmasının en önemli koşulu birlikte yatmadır. Çocuk geceyi anneye temas edecek yakınlıkta geçiriyorsa kendini emniyette hisseder. Anne babanın yatağında, anne tarafına dönük olarak yatan çocuk anne sıcaklığı, anne nefesinin ritmi ve anne teninin dokunsallığıyla güven içindedir.
Böylesi bir ortam anne açısından zor olacaksa, çocuk, annenin yatağına bitişik, önü açık bir beşikte yatabilir. Anne, gece yatarken elini bebeğine temas ettirecek şekilde uzatırsa, hemen yanı başında olan çocuğuyla aralarında güvenli bağ oluşur.
Ve dolayısıyla çocukta güven duygusu gelişir..
“Bebek Yatağı Hapishane Parmaklıkları Gibi Engelleyici Bir Biçimde Değil, Anneye Kolayca Erişilebilecek Kolaylıkta Olmalıdır.”
Çocuk beşikleri genellikle hapishane parmaklıları gibidir. Çocuğu küçük bir alan içine hapseder böylesi yataklar. Her ne kadar çocuğu emniyetli tutmak üzere planlansa da, böylesi yataklar çocuk ruh sağlığına uygun değildir. Zire çocuğun anneye ulaşmasına engel oluşturur.
Halbuki korktuğunda, ürktüğünde, kaygılandığında hemen annesine erişebilecek bir kolaylıkta olmalıdır bebeğin yatağı. Çocuk beşiği, anne yatağı seviyesinde ve önü açık olmalıdır ki çocuğun içinde özgür bir ruh gelişsin.
“Altı Temiz Karnı Tok; Ağlaya Ağlaya Uyur Diye Çocuğu Yalnızlığa Terk Etmek, Anne İle Bebek Arasındaki Bağı Zedeler”
Pedagojinin günümüzdeki kadar gelişmemiş olduğu yıllarda çocuk gelişimi, çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması olarak biliniyordu. Oysa çocuğun duygusal ihtiyaçları, fiziksel ihtiyaçlarından çok daha önemlidir. Bir çocuğun ağlaması altının temiz, karnının aç olmasıyla ilgili değildir sadece.
Çocuk tok da olsa, duygusal yoksunluk yaşadığında, korktuğunda, annesini özlediğinde ve kendini yalnız hissetiğinde ağlayabilir. Altı temiz, karnı tok; varsın biraz ağlasın demek, en zayıf dönemde çocuğun duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelme demektir.